Pırlantanın serüvenini hiç merak ettiniz mi?

İnsanoğlunun tutkuyla bağlandığı ve en özel anlamlar yüklediği bu mucizevi taşın serüvenine kısa bir yolculuk yapalım ister misiniz?

Yüzyıllardır parıltısıyla göz kamaştıran, saflığıyla büyüleyen, aşkları ölümsüzleştiren yegane taştır pırlanta.
» Pırlanta, elmasın özel kesimine verile isimdir. Elmas, en sert mineraldir. Dünyanın bilinen en sert ikinci maddesinden 58 kat daha serttir. Bir elması ancak diğer bir elmas keserek şekillendirebilir.
» Elmas, insanoğlunun erişemeyeceği derinliklerde, çok yüksek sıcaklık ve basınç altında oluşur. Sayılarla konuşacak olursak; bir elmasın oluşması için gereken basınç en az 50 kilobar, sıcaklık ise en az 2000 santigrat derecedir. Su altına 10 metre daldığınızda üzerinizde oluşan su basıncı yaklaşık 1 bardır. Dünyanın tabanı olarak nitelendirilen Mariana Çukuru, Büyük Okyanus’ta yer alır ve derinliği 11.000 metre civarındadır. Yani okyanusun en dip noktasında basınç yaklaşık 1.1 kilobardır. Pırlantanın oluşması için karbon atomlarının en az 50 okyanus derinliğine yerleştirilmesi gerekir. Çok çok azı volkanik patlamalarla yeryüzü yakınlarına ulaşan elmasların ortalama yaşı dünyanın yaşının üçte ikisi kadardır. Diğer bir deyişle seçtiğiniz pırlanta yaklaşık 3 milyar yıldır sizi beklemektedir.
» Yeryüzü kabuğunun ez az 120 km altında oluşan elmasın erime noktası 4000 santigrat derecedir. Bu da çeliğin erime noktasının 2,5 katıdır.
» Elmaslar nadir bulunurlar, çıkarma işlemleri zahmetlidir. Bir elması çıkarabilmek için ortalama 250 ton toprak elenir. Çıkarılan elmasın 1 karat büyüklüğünde mücevher kalitesinde olması ihtimali milyonda 1’den azdır. Bu olasılık 2 karat pırlanta için 5 milyonda 1, 3 karat pırlanta için 15 milyonda 1 civarındadır.
» Her elmasın içinde ve yüzeyinde oluşumu sırasında meydana gelen doğal izler vardır. Hiçbir iz diğerine benzemez. Bunun için her pırlanta eşsizdir.
» Onsekizinci yüzyılın ortalarına kadar bilinen pırlanta madenlerinin tümü Hindistan’daydı. Şu an ise en zengin elmas yatakları Afrika’dadır. Yakın zamanda Kanada’da da elmas çıkarılmaya başlanmıştır. Bilinen en zengin kaynaklar Botsvana, Rusya, Güney Afrika, Angola, Avustralya, Namibya, Kongo ve Kanada’dadır.
» Bulunan mücevher kalitesindeki en büyük elmas Cullinan’dır. 1905 yılında Güney Afrika’da çıkarılan Cullinan, kesilmeden önce 3106 karat ağırlığında ve bir devekuşu yumurtası büyüklüğündeydi.
» Elmas kelimesinin kökeni Latince "fethedilemez” anlamına gelen "adamas”tan gelmektedir.
» Eski Yunanlılar, elmasların dünyaya düşen yıldız parçacıkları veya mitolojide yer alan Tanrıların gözyaşları olduğuna inanırlardı. Diğer bir efsaneye göre Orta Asya’da ulaşılması imkansız, korkunç yaratıklar tarafından korunan bir vadi vardı. Bu vadi elmaslardan yapılmış halılarla kaplıydı. Romalılar ise elmasın kötülükleri savuşturduğuna inanırdı ve tılsım olarak kullanırlardı.
» Onüçüncü yüzyılda Fransa’da kraldan başkasının pırlanta takmasını yasaktı. Pırlanta yüzük hediye etme geleneği 15. yüzyılda Avusturya Arşidükü Maximillian’ın nişanlısı Burgonya Düşesi Mary’ye elmas bir yüzük hediye etmesiyle başlamıştır.
» Çıkarılan elmasların az bir kısmı mücevher olarak kullanılabilecek kalitededir. Sanıldığı gibi elmaslar büyük kütleler halinde bulunup daha ufak parçalara bölünmezler. Pırlantalar, madenden çıkarıldıklarında mücevherleri süslediklerinden sadece biraz daha büyüktür. Bir elmas en az fire verilerek, kesilebilecek en azami büyüklükte kesilir.