Merhaba
kuyum camiasının siz değerli mensuplarıyla ikinci yazımda buluşmaktan dolayı
memnuniyetimi ifade etmek isterim. İlk yazımda hem kısaca kendimi tanıttım hem
de genel hatlarıyla iletişimin önemini vurguladım. Bu yazımda markalaşma
bilinci ve marka olma sürecine değinmek istiyorum. Öncelikle
şunu bilelim. Artık birçok firma yüksek kaliteli ve uygun fiyat eşliğinde
üretim yapabiliyor. Bu bağlamda varolan büyük ormanda kendimizi ayrıştırmalı ve
fark yaratacak hareketler sergilemeliyiz. Üretim aşamasında çok büyük
benzerlikler olunca hizmet anlayışımız ve uygulamalarımızla fark koymalıyız.
Tam bu anda markalaşmanın önemi ortaya çıkıyor. Birkere şunu bilelim ki
markalaşma sonu olan bir kavram değildir. Markalaşma, sonu olmayan bir süreçtir. En
basit olarak, yıllarca aralıksız markasına yatırım yapan birçok firma
sayabiliriz. Esasında markalaşmayı tamamlanmamış bir süreç olarak görünce,
sürekli bizim gelişimimize fırsatlar çıkardığına tanık oluyoruz. Markalaşma
dendiğinde, markamızın hedef kitlemiz tarafından yakından tanınması ilk akla
geliyor ama bence markamızın nasıl tanındığı, tanınmasından daha önemli. Nice
marka biliyorum ki, yanlış iletişim stratejileri nedeniyle ismini hafızalara
kazımış ama kitlesi onu yanlış tanımış. Kıscası birçok marka göründüğü gibi,
olduğu gibi müşteri kitlesinin aklında yer alamamıştır. Siz bırakın bu
efsaneyi; reklamın iyisi iyi, kötüsü kötü olur. Markanız tanınmalı ama aynı
zamanda sizin istediğiniz gibi tanınmalı. Sonra yanlış bir imajla yer alan,
olduğundan farklı tanınan bir marka üstüne yapışan yaftayı yıllarca değiştirmek
için büyük emek harcamak zorunda kalır. Örneğin, pahalı diye bilinen fakat
piyasa standartlarında ücretler ile satış yapan birçok markanın, önünden geçen
insanlar o mağazanın içine önyargıları nedeniyle girmemektedirler. Doğru
stratejilerle yola çıkan ve markalaşma süreçlerinde etkin yol alan firmalar,
büyük ormanda dallarını daha çok gösterebilecek ve bunu satışlarında artı
olarak yaşayacaktır. Abbate, Mudurnu, Aroma ve daha birçok markanın ortak
özelliği zamanında iflas etmeleridir. Ama aynı zamanda bu markalar markalaşma
sürecini olumlu yaşadıkları için iflas ederken, el değiştirirken bile
sahiplerine büyük paralar kazandırmışlardır. Bir firmanın ayakta kalması birçok
parametreye bağlıdır. Doğru iletişim stratejileri ve doğru marka yatırımları
size kaybederken bile kazandırır. Marka en çok kazandıran bankadır. Markanıza
yaptığınız yatırımlar katlanarak size geri dönecektir... Vakko'ya gidince pazarlık yapamazsınız. Marka;
müşterinin pazarlık gücünü elinden alır.
Yazarlar
Yayınlanma: 25 Ağustos 2013 - 21:54
Markanız Sizin Sözünüzü Dinliyor mu…?
Merhaba kuyum camiasının siz değerli mensuplarıyla ikinci yazımda buluşmaktan dolayı memnuniyetimi ifade etmek isterim. İlk yazımda hem kısaca kendimi tanıttım hem de genel hatlarıyla iletişimin önemini vurguladım. Bu yazımda markalaşma bilinci ve marka olma sürecine değinmek istiyorum.
Yazarlar
25 Ağustos 2013 - 21:54

Bu haber 5725 defa okunmuştur.
İlginizi Çekebilir