Sosyal yapının oluşması, güçlenmesi çok uzun zamanda
olabilecek bir durum iken, aynı yapının bozulması ise tam aksine bazı küçük
gibi görünen değişikliklerin yapılması ile başlar ve belli bir süre sonra
yapılan küçük küçük değişikliklerin ana yapıyı nasıl değiştirip bozduğunu
görebilmemiz kaçınılmazdır. Toplumun güçlü yapılarının içinde en önemli olanı aile
yapısıdır, sonrasında bu ailenin sağlam kalabilmesi için direkt bağlantılı olan
kurumlar gelmektedir. Tarih boyunca insanlar, aileler mallarını güvenle emanet
ettikleri kurumların başında sarraflar gelmektedir. Çok eski tarihlerde ise
mabetlere veya din adamlarına güvenilirdi. Kıymetli mallarını bunlar üzerinden
değerleme yaparlardı. Sarraflık yapan insanlar bu güvene layık olmak için
ellerinden gelen titizliği hep göstermişlerdir, halende göstermektedirler. Bu
güvene layık olamayanlar ise kısa süre sonra bu işten ellerini çekmek zorunda
kaldıklarını ya da yok olduklarını sistemin dışına itildiklerini biliyoruz.Toplumlarda sarrafların haricinde birde tefeciler bulunurdu.
Bu tefeciler zor durumda kalanlara faizle borç verir, ödeyemediği takdirde
malına el koyar ve haksız kazançlarına sürekli yenileri eklerdi. Toplum içinde
hiç sevilmeyen ama alttan alta da zorda kalanlara güya yardımcı oluyormuş gibi
yaklaşıp neticede ulaştığı insanların ocağına incir ağacı dikerlerdi. Günümüzde
ise bu işleri bankalar yapmaktalar. Kredi adı altında faizle borç verip çoğu
insanları faiz sarmalına uzun yıllar borçlandırırlar. Böylece insanlar çıkmaza
girer aileler dağılır ve toplumsal yapıda bozulmaya devam eder. Ülkemizde 50 bin civarında kuyumcu/sarraf esnafı faaliyet
göstermektedir. Bunların geleceği ile oynanırken işsizliğe yeni ordular
eklenecektir. Ayrıca bu esnafların en az yarısının zekât verdiğini de dikkate
alırsak sosyal yapıya yapmış oldukları katkıyı gözlerden nasıl kaçırırız.Mevcut iktidar, on yılı aşkın yasama ve yürütme ile ilgili
Türkiye Cumhuriyetinin en çok çalışan en çok kanun çıkaran hükümeti olmuştur. Siyasi ve ekonomik anlamda toplumsal
ihtiyaçlardan ziyade Avrupa Birliği ve küresel güçlerin tüm talepleri
karşılanmış olup özellikle küresel sermayenin bir dediği iki edilmemiştir.
Ülke içindeki bankalar yabancı bankalarla birleştirilmesinin önü açılırken
bankacılık sektörünün de yapısı güçlendirilerek her türlü destek sağlanmıştır.
En son yapılan destekleme ise bankaların bankacılık faaliyetlerinin dışında
faaliyet yapmasının kanuni alt yapısı hazırlayıp ve resmi gazetede yayınlamış
oldular.Bu kararla artık
bankalar sarraflık yapacaklar. Sarraflar ise toplumsal hayattan sessiz sedasız
çekilip yok olup gideceklerdir. Ülkemizde son yıllarda yok olup giden
birçok değer, tarihin derinliklerinde yerini almıştır. Bu yok olan esnaf
gruplarının başında mahalle bakkalları geliyor. Şu an sayıları iyice azalsa da
fakir fukaranın kahrını çekmeye devam ediyorlar. Parası ve imkânı olan
alışveriş için AVM’lere giderken dar gelirliler ise bakkala veresiyeye devam
etmektedir. Bankaya giren her insan bilir ki, bir kazanç için değil, bir
zorunluluk için oradadır. Sarrafa giren insanlarda bilir ki, mutlaka bir
kazanç, bir tasarruf edinme veya cebindeki kazancını kıymetlendirme anlamında
oradadır. Türkiye de defalarca krizler,
çalkantılar ve ekonomik sıkıntılar oldu. Bu dönemlerde bankaların insanları ne
kadar mağdur ettiğini yaşayarak gördük. Ama birikimlerini altında değerlendiren
fiziki altını elinde tutan insanlarımız hem dövizin hem enflasyonun hem de
krizlerin etkilerinden kendilerini korumuş oldular. Bankaların şimdi fiziki
altını alıp satması istenirken bu seferde sertifikalandırma sorunu çıkacak ki
buda sarraftaki uzmanlığın bankada olmadığından vatandaşa artı bir yük olarak
binecektir. Hesap açarak gram altın hesabına para veya ellerindeki mevcut
altınları yatıranlar ise hiçbir zaman fiziki altınlarına kavuşamayacaklar ve
altınlarını istedikleri an ellerine bozdurma değerinden para geçecektir.Toplumsal algılarımız değiştiriliyor. Her yapılan işin doğru
olduğunu zannetmeye zannettirilmeye çalışılıyoruz. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna bakılmaksızın, iktidardakilerin
‘vardır bildiği’ deyip geçiştiriliyor. İşte buraya yazıyorum, bir bildikleri
filan yok! Küresel sermaye istedi mi ‘eyvallah’ deyip her istedikleri yerine
getiriliyor. Bu memlekette domuzun kasaplık hayvan sayılmasına bile, bir
zamanın kudretli hocaları tevil yoluyla izahat getiriyorsa, faiz kurumları
finans kurumu ile özdeşleştirilerek bir kereliğine alınan faizli krediye cevaz
veriliyorsa eyvah ki eyvah halimize! Kaldı ki, bankaların sarraf olma konusunda
bu cenahtan bir şey çıkmayacaktır. Ayrıca kuyumcu/sarraf ve esnaf odalarının
iktidarla ters düşmeme adına seslerinin cılız çıkması ise başka bir acziyet!
Yazarlar
Yayınlanma: 06 Şubat 2013 - 23:29
Sarraflık da Bitiriliyor Sırada Ne Var!
Sosyal yapının oluşması, güçlenmesi çok uzun zamanda olabilecek bir durum iken, aynı yapının bozulması ise tam aksine bazı küçük gibi görünen değişikliklerin yapılması ile başlar ve belli bir süre sonra yapılan küçük küçük değişikliklerin ana yapıyı nasıl değiştirip bozduğunu görebilmemiz kaçınılmazdır.
Yazarlar
06 Şubat 2013 - 23:29

Bu haber 6507 defa okunmuştur.
İlginizi Çekebilir