Sarraflık da Bitiriliyor Sırada Ne Var!

Sosyal yapının oluşması, güçlenmesi çok uzun zamanda olabilecek bir durum iken, aynı yapının bozulması ise tam aksine bazı küçük gibi görünen değişikliklerin yapılması ile başlar ve belli bir süre sonra yapılan küçük küçük değişikliklerin ana yapıyı nasıl değiştirip bozduğunu görebilmemiz kaçınılmazdır.

Sosyal yapının oluşması, güçlenmesi çok uzun zamanda olabilecek bir durum iken, aynı yapının bozulması ise tam aksine bazı küçük gibi görünen değişikliklerin yapılması ile başlar ve belli bir süre sonra yapılan küçük küçük değişikliklerin ana yapıyı nasıl değiştirip bozduğunu görebilmemiz kaçınılmazdır.

Toplumun güçlü yapılarının içinde en önemli olanı aile yapısıdır, sonrasında bu ailenin sağlam kalabilmesi için direkt bağlantılı olan kurumlar gelmektedir. Tarih boyunca insanlar, aileler mallarını güvenle emanet ettikleri kurumların başında sarraflar gelmektedir. Çok eski tarihlerde ise mabetlere veya din adamlarına güvenilirdi. Kıymetli mallarını bunlar üzerinden değerleme yaparlardı. Sarraflık yapan insanlar bu güvene layık olmak için ellerinden gelen titizliği hep göstermişlerdir, halende göstermektedirler. Bu güvene layık olamayanlar ise kısa süre sonra bu işten ellerini çekmek zorunda kaldıklarını ya da yok olduklarını sistemin dışına itildiklerini biliyoruz.

Toplumlarda sarrafların haricinde birde tefeciler bulunurdu. Bu tefeciler zor durumda kalanlara faizle borç verir, ödeyemediği takdirde malına el koyar ve haksız kazançlarına sürekli yenileri eklerdi. Toplum içinde hiç sevilmeyen ama alttan alta da zorda kalanlara güya yardımcı oluyormuş gibi yaklaşıp neticede ulaştığı insanların ocağına incir ağacı dikerlerdi. Günümüzde ise bu işleri bankalar yapmaktalar. Kredi adı altında faizle borç verip çoğu insanları faiz sarmalına uzun yıllar borçlandırırlar. Böylece insanlar çıkmaza girer aileler dağılır ve toplumsal yapıda bozulmaya devam eder.

Ülkemizde 50 bin civarında kuyumcu/sarraf esnafı faaliyet göstermektedir. Bunların geleceği ile oynanırken işsizliğe yeni ordular eklenecektir. Ayrıca bu esnafların en az yarısının zekât verdiğini de dikkate alırsak sosyal yapıya yapmış oldukları katkıyı gözlerden nasıl kaçırırız.

Mevcut iktidar, on yılı aşkın yasama ve yürütme ile ilgili Türkiye Cumhuriyetinin en çok çalışan en çok kanun çıkaran hükümeti olmuştur. Siyasi ve ekonomik anlamda toplumsal ihtiyaçlardan ziyade Avrupa Birliği ve küresel güçlerin tüm talepleri karşılanmış olup özellikle küresel sermayenin bir dediği iki edilmemiştir. Ülke içindeki bankalar yabancı bankalarla birleştirilmesinin önü açılırken bankacılık sektörünün de yapısı güçlendirilerek her türlü destek sağlanmıştır. En son yapılan destekleme ise bankaların bankacılık faaliyetlerinin dışında faaliyet yapmasının kanuni alt yapısı hazırlayıp ve resmi gazetede yayınlamış oldular.

Bu kararla artık bankalar sarraflık yapacaklar. Sarraflar ise toplumsal hayattan sessiz sedasız çekilip yok olup gideceklerdir. Ülkemizde son yıllarda yok olup giden birçok değer, tarihin derinliklerinde yerini almıştır. Bu yok olan esnaf gruplarının başında mahalle bakkalları geliyor. Şu an sayıları iyice azalsa da fakir fukaranın kahrını çekmeye devam ediyorlar. Parası ve imkânı olan alışveriş için AVM’lere giderken dar gelirliler ise bakkala veresiyeye devam etmektedir.

Bankaya giren her insan bilir ki, bir kazanç için değil, bir zorunluluk için oradadır. Sarrafa giren insanlarda bilir ki, mutlaka bir kazanç, bir tasarruf edinme veya cebindeki kazancını kıymetlendirme anlamında oradadır. Türkiye de defalarca krizler, çalkantılar ve ekonomik sıkıntılar oldu. Bu dönemlerde bankaların insanları ne kadar mağdur ettiğini yaşayarak gördük. Ama birikimlerini altında değerlendiren fiziki altını elinde tutan insanlarımız hem dövizin hem enflasyonun hem de krizlerin etkilerinden kendilerini korumuş oldular. Bankaların şimdi fiziki altını alıp satması istenirken bu seferde sertifikalandırma sorunu çıkacak ki buda sarraftaki uzmanlığın bankada olmadığından vatandaşa artı bir yük olarak binecektir. Hesap açarak gram altın hesabına para veya ellerindeki mevcut altınları yatıranlar ise hiçbir zaman fiziki altınlarına kavuşamayacaklar ve altınlarını istedikleri an ellerine bozdurma değerinden para geçecektir.

Toplumsal algılarımız değiştiriliyor. Her yapılan işin doğru olduğunu zannetmeye zannettirilmeye çalışılıyoruz. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna bakılmaksızın, iktidardakilerin ‘vardır bildiği’ deyip geçiştiriliyor. İşte buraya yazıyorum, bir bildikleri filan yok! Küresel sermaye istedi mi ‘eyvallah’ deyip her istedikleri yerine getiriliyor. Bu memlekette domuzun kasaplık hayvan sayılmasına bile, bir zamanın kudretli hocaları tevil yoluyla izahat getiriyorsa, faiz kurumları finans kurumu ile özdeşleştirilerek bir kereliğine alınan faizli krediye cevaz veriliyorsa eyvah ki eyvah halimize! Kaldı ki, bankaların sarraf olma konusunda bu cenahtan bir şey çıkmayacaktır. Ayrıca kuyumcu/sarraf ve esnaf odalarının iktidarla ters düşmeme adına seslerinin cılız çıkması ise başka bir acziyet!