Tasarruf ama nasıl?

Yıllardır ekonomi yönetimleri vatandaşı tasarrufa teşvik ettiler ve insanlarda daha tutumlu daha dikkatli ve daha idareli tüketim içine girerek, ayrıca büyük aile geleneği ile tasarruf alışkanlığı kazanılmıştı. Daha sonraları ülke içinde makro ekonomik göstergelerde daralma neticesinde 'alışveriş yap ekonomiye can ver' şeklinde tersinden kampanyalar başlatılmıştı. Böylece toplumda alışveriş alışkanlıkları değiştirildi.

Yıllardır ekonomi yönetimleri vatandaşı tasarrufa teşvik ettiler ve insanlarda daha tutumlu daha dikkatli ve daha idareli tüketim içine girerek, ayrıca büyük aile geleneği ile tasarruf alışkanlığı kazanılmıştı. Daha sonraları ülke içinde makro ekonomik göstergelerde daralma neticesinde ‘alışveriş yap ekonomiye can ver’ şeklinde tersinden kampanyalar başlatılmıştı. Böylece toplumda alışveriş alışkanlıkları değiştirildi. Daha birkaç sene evvel haftalarca süren alışveriş günleri ve tüketim kampanyaları yapıldı. Ülkenin ekonomi yönetimince toplumun iyice liberalleşmesine ve toplumun tüketim çılgını olmasına bilerek öncülük edildi.

 

Kazandığından fazlasını harcayan ev, araba, ev eşyası gibi geçici ihtiyaçları karşılamak adına bankaların kredi adı altında faiz sarmalına giren insanlarımızın sayısı ve kredi kartı mağdurlarının sayısı milyonları aşmış durumda. Bankaların kârlılıkları ise tüm sektörlerin sermayeyi koruma ve günü kurtarma derdinde iken bankaların yıllık karları 20 milyar liranın üzerinde gerçekleşmektedir. Ekonomiden sorumlu bakanların her seferinde ‘ülkemizde bankacılık güçlendi artık batan banka göremeyeceksiniz’ demelerine sevinelim mi üzülelim mi tuhaf bir durum. Ama vatandaşın durumu her nedense bankalardan çok daha sonra hatırlanır oldu bu memlekette.

 

Son günlerde hükümetin ekonomi kanadı vatandaşın tasarrufunun azlığından ve tasarruf alışkanlıklarının olmadığından hayıflanarak söz etmesi yine bir çelişkisini ortaya koymuş oldular. Çünkü daha önce tüketerek ekonomiye ‘can verilmesi’ istenirken şimdi ‘tasarruf’ edin deniliyor. İnsanlar artık tüketmeye alıştı. Kimse gördüğünden geri kalmak istemez. Alışkanlıklardan vazgeçmek istemeyecektir.

 

Tasarruf, ekonomi yönetimi anlamda şu demektir; birikimlerinizi getirin bankalara, size devlet tahvili, fon vs. verelim. Böylece devlet borçlanmasını sizin üzerinizden yapsın bizi dışarıya muhtaç etmeyin zaten cari açık veren ekonomimiz yeteri kadar kırılganken kriz olursa hep birlikte zora düşeriz! Biraz basitleştirerek anlatalım istedik ancak durum bundan çok farklı değil. Yıllardır Boca Dayalı Para Sistemi ve Borçlanmaya ve Tüketime Dayalı Ekonomik Büyüme be de açık veren devlet bütçesi artık yama tutmuyor. Adeta kendi vatandaşına yalvarırcasına borç istiyor. Mütedeyyin insanları bu işlere bulaştırmak/alıştırmak için kira sertifikası/sukuk adı altında borç para isteniyor. Merkez Bankası ise yine vatandaşın her an kullanabileceği zor günler için biriktirdiği yastık altı tasarruflarını ekonomiye kazandırmak adı altında projeler geliştirmektedir. Kimse vatandaşın durumu nedir, nasıl geçinir tasarrufa yönelebilecek durumu var mıdır soran yok.

 

Sonu belli olan çıkmaz sokakta bir ay, bir yıl, bir dönem daha iktidarda kalabilmek için bütçe açığına ve borçlanmaya bağlı yıllık 50 milyar lirayı faize kaptırmaktan bir an önce dönülmelidir. Mevcut durumu ‘sürdürülebilirlik’te bir yere kadardır. Borçlanmaya dayalı devlet bütçelerinin akıbetine en iyi örnek Avrupa’dır. Yıllarca yaşamın her alanında örnek alınan Avrupa’nın krizlerini de örnek alarak varlıklarımızı devretmek zorunda kalacağız? Denk bütçe için çok geç sayılmaz daha 2013 yılı bütçesi henüz mecliste görüşülmeye başlamadı.