Zulüm Sistemine 'İslami Finans' Kılıfı

Mevcut küresel ve yerli ekonomik sistemde, para sisteminin Borca Dayalı Para Sistemi (BDPS) olduğu bu nedenle bunun tüm alt birimlerinin de bu sisteme göre işleyeceği gerçeğini ortaya koymak durumundayız.

Mevcut küresel ve yerli ekonomik sistemde, para sisteminin Borca Dayalı Para Sistemi (BDPS) olduğu bu nedenle bunun tüm alt birimlerinin de bu sisteme göre işleyeceği gerçeğini ortaya koymak durumundayız. Bu anlamda ne türden olursa olsun finansın ‘İslami’ olarak adlandırılması sömürgeci Batı’nın çökmeye yüz tutmuş sistemlerine yeni bir kan anlamı taşımaktadır.

Geçtiğimiz yüzyılda İngiltere öncülüğünde dünyaya yayılan sermaye akımları neticesinde bu ülke, finans ve borsa merkezlerini bünyesinde barındırmaktadır. İngilizler dünyaya sanayi ürünleri ile değil bankacılık faaliyetleri yaparak ticaretlerini geliştirmişlerdir. Günümüzde ise dünyanın ticari merkezinin Asya’ya kaymaya başlamasıyla İngilizler, bu defa da "Londra’nın İslami finansın Batı’daki en büyük başkenti olmasını istemiyoruz. Londra’nın Dubai ile birlikte dünyanın en büyük İslami finans merkezi olmasını arzu ediyoruz” şeklindeki açıklamaları işin aslını ortaya koyuyor zaten.

Hazine, Dünya Bankası ile yaptığı işbirliğiyle Borsa İstanbul’un binasında ‘Küresel İslami Finans Geliştirme Merkezi’ açtı. Bu merkez, Dünya Bankası’nın ‘İslami finans’ alanında açtığı şimdilik tek temsilcilik olma özelliğini taşıyor. Hükümetin, İstanbul’un ‘bölgesel finans merkezi’ olma hedefi çerçevesinde içerdeki bazı ‘İslami’ çevreleri de heyecanlandırmış durumda. Türkiye’de Katılım Bankacılığı alanında dört banka faaliyette bulunuyor. ‘İslami’ çevrelerin bu alandaki gücünü artıracak çalışmalar hızlanırken Cumhuriyetin 100. yılında bu bankaların sayısı 15 olarak hedeflenmiş.

Toplam 1,7 trilyon doların üzerine çıkan ‘İslami finans’ pazarında, 245 milyar dolarla Suudi Arabistan başı çekerken, Türkiye ve Endonezya’nın ise bundan böyle daha hızlı büyümesi planlanıyor. Orta vadede 1,4 trilyon dolarlık kaynak gelmesi hedefleniyor. Küresel büyümenin devam edebilmesi için 2030 yılına kadar 57 trilyon dolara ihtiyaç duyulduğunun açıkça dillendirilmesi ile İslami kesiminde bir şekilde sistemin içine çekilmesi gerektiğinin farkındalar. Ayrıca pazar büyüdükçe iştahı kabaran finans çevrelerin gündeminde ‘İslami sigorta’ (tekafül) var. Çok tartışılacak olan tekafül, bankaların kadrolu hocalarınca cevaz verilerek finans sisteminde çok yakın zamanda yerini alacağa benziyor.

Katılım Bankaları/Finans Kurumları, bankalara gitmeyen fonları sisteme kazandırmak ve tasarruf sahiplerinin fonlarını saklamalarına ve değerlendirmelerine yardımcı olmak amacıyla kurulduğu ayrıca orta ve uzun vadede ‘faizsizlik prensibiyle’ yatırımların finanse edilmesi yoluyla kalkınmaya katkı sağlayacağı gibi masumane yaklaşımlar olduğunu inkâr etmiş değiliz. Ne var ki, alternatif olarak oluşturulan bu gibi kurumlar vasıtasıyla küresel sistemlerin iyice yerleşmesine katkı sağlanmış olunuyor. Kaldı ki, ‘İslami’ kelimesi de buna alet edilerek temelinde kapitalizmin meşrulaştırılması ve zulmünün sürdürülmesi yatmaktadır.

Emperyalizmin Coca cola ile dünyada zengin fakir her eve girmesine karşılık ülkemizde buna karşılık sözde yerli kolaların üretilmesi ile coca cola meşrulaşmış oldu. Bunun gibi, Finans Kurumları ve de geliştirdikleri ürünlerle de bankacılık sistemi iyice yerleşmiş olacaktır. Hem küresel bankalar hem de ülke içindeki bankaların Katılım Bankaları kuracak çalışmalar içerisinde olmaları işin özünde faizli sermaye olduğundan ‘İslami Finans’ yakıştırması, İslami kavramlarla ve kavram kargaşası ile zulüm sistemini sürdürmekten öteye geçemeyecektir.