Kadim bir meslek olan kuyumculuk yüzyıllar içinde evrilerek varlığını sürdüren ticaretin önemli yapıtaşlarından biridir. Eski zamanlardan bu yana babadan oğula geçen, lonca denilen meslek örgütlenmesi yapısıyla süregelmiştir.
Günümüzde ne yazık ki çağın gerektirdiği değişimler, teknolojinin gelişmesi, usta çırak ilişkisinde ve babadan oğula geleneğinde farklılaşmaların olması gibi sebepler mesleğimizin doğasında varolan bazı önemli değerlerin kaybına neden olmaktadır. Ben meslekte 60 yılı geride bıraktım. Çocukluktan itibaren babadan oğula , çıraklık, kalfalık, ustalık aşamalarından geçerek meslekte deneyim, bilgi kazandım. İlk işletmemi 1971’de kurdum. Güzeliş kuyumcusu ile 52 yıllık bir geçmişe sahibim. Meslekte geçirdiğim uzun yıllar içinde bugün gelinen noktada mesleğimizde etik değerlerin çok fazla erozyona uğradığını görüyoruz. Önceki dönemlerde kuyumculuk mesleğinde çıraklık-kalfalık-ustalık ve daha sonra iş sahibi olma gibi süreçler vardı. Bu süreçlerin her bir aşamasında mesleki bilgi, zanaat ve sanat dışında dürüstlük, hak ve adalet de ustalardan öğrenilirdi. Mesleğimizin zaman içinde kaybolmaya yüz tutan en önemli değerlerini ve yaşanan erozyonu özetlemek gerekirse;
1) Güvenilir olmak, sözünde durmak bu mesleğin en önemli hasletlerinin başında gelir. Bir kuyumcu söz verdi mi iflas edecek dahi olsa taahhüdünü yerine getirirdi. Yalan asla söylemez, sözü senet kabul edilirdi.
2)Başka firmanın elemanını almaz, bu çok ayıp kabul edilirdi. Hatta Çarşı’dan başı eğik geçerdi.
3)Kuyumculukta fırsatçılık yapılmazdı. Bugün dünya piyasası ile Türkiye’de altın fiyat farkı kiloda 4000 $ dır. Burada bu işi yapanların spekülatif uygulamaları rol oynuyor. Atölyesi olanlar büyük bir emekle yapılan üretimi ihraç ederek kiloda ancak 1000-2000 dolar kazanabiliyor ancak ihraç bedelleri geldiği zaman piyasadan 4000 $ farkla altın alabiliyorlar. Her kiloda 3000$ zarar ediyorlar. Göz nuru emekler boşa gittiği gibi bir de zarar ediyor olmaktan herkes yılmış durumda. Mesleği bırakma durumuna gelenler var. Emekler çalınıyor bunun etik olmadığını ayrıca günah olduğunu düşünüyorum. Çok sevdiğim bir bilgi var; Her şeyin temelinde ince bir düzenle gizlenmiş HAK ve ADALET vardır. Farkında olarak veya olmayarak yaptığımız her şeyin bedelini misli ile öderiz.
4) Eskiden yapılan tüm üretimler, sanatkarların binbir emekle yaptığı her iş sanki aile bireyine yapılıyormuş gibi titizlikle hazırlanırdı.
5) Ayarda, fiyatta, ilave edilen taşlarda asla yanıltıcı bilgi olmazdı.
6) Mesleğin içinde yukarıda bahsettiğim süreçlerden geçmeden başka meslek kollarından geçiş yapanlar pek tasvip edilmezdi. Böylece meslek etik kuralları korunmuş olurdu.
7) Herkes rızk ve nasibine inanır, şükür içinde mesleğini icra ederdi. Hırs ve tamahkarlık yapmazdı.
8) Bugünkü gibi haksız rekabet yapılmaz, herkes diğer meslektaşlarının da kazanması için destek olurdu.
9) En önemlisi herkes birbirine saygı ve sevgi duyardı. Hem meslek içinde hem de dışarıdan kuyumculuk mesleğine sevgi, saygı, güven beslenirdi. Lisede okuduğum dönemde öğretmenlerim kuyumcu olduğumu biliyor ve bazen lira, zincir, takı vs almak için para verirlerdi, bazen işyerimize gelirler, o yaşta iken bana sevgi ve saygı gösterirlerdi. Bunun ana sebeplerinden biri de o dönemde mesleğimize duyulan güvendi. Herhangi bir mecliste birisinin kuyumcu olduğu öğrenildiğinde itibar edilirdi. Şimdi gelinen noktada durumu takdirinize bırakıyorum. Kurumlarımızla, derneklerimizle, bu mesleğin duayenleriyle bu itibarı, güvenilirliği yeniden inşa etmek durumundayız.
Yanlışı bilip de düzeltmek için çalışmayan, emek sarfetmeyen, o yanlışı düzeltme çabasına girmek bir yana, hala aynı şekilde devam ettirenler adına üzülüyorum.
Herkese hayırlı ve bereketli kazançlar diliyorum. Sevgiler, esenlikler olsun.