Bir kuyumcunun canının yandığı hâllerden biri hırsıza mal kaptırmak ise diğeri de cürüm eşyasını almaktan kaynaklanan kaybıdır.
1988 yılında, hayatımda ilk defa mahkemeye çıkmıştım. Asliye Ceza gibi isimlerin ne anlama geldiğini falan henüz bilmiyoruz.
Çarşının saygın bir esnafının oğlu, bir meslektaşımıza giderek zincir alır ve ödemesini babasının yapacağını söyler. O esnaf da babasını güvenilir bir insan bildiği için zinciri o delikanlıya verir.
O genç bana gelir ve zinciri satmak istediğini söyler, bende rayiç bedeline göre parasını vererek alıyorum. Daha sonraki günlerde savcılıktan celb geldi ve gittim. Savcının kaleminde konuyu anlattılar, doğruladım ve o delikanlının babasını bildiğimi, kendisini tanıdığımı, böylesine bir kötü hâlini bilmediğimi, bilse idim zaten almayacağımı ifade ettim. Tutanaklar tutuldu. Söz konusu zincirin akıbetini hatırlayamıyorum ama beraat ettiğimi biliyorum.
Bir sonraki mahkeme İzmir’de doksanların içinde oldu ama bu defa daha acıtıcı idi şöyle ki:
Mahkeme salonunda bir kenarda bekliyorum ama içerisi bayağı kalabalıktı. Biz dört beş kişi bir kenarda beklerken kelepçeli hırsız, jandarma ile karşı tarafa alındı. İçeri giren hâkim, bizi de “Sanıklar şu tarafa geçsin.”, deyince şok oldum ve hırsızın olduğu yere geçtik. Demek ki biz de hırsıza yakın konumda imişiz. Bir ömür boyu dürüst olmaya gayret et ama gel burada düştüğün hâllere bak, diye içim acıyarak hayıflandım.
Hâkim, eşyası çalınan kadına hâdiseyi anlattırdı, uzattırmadan. Sonunda kadına soruları can alıcıydı şöyle ki:
-Eşyanız tuvalet masanın üzerindeki kutuda mı idi?
-Evet.
-Zemin katta olan evinizin yatak odasının penceresi, içeriye girilebilecek seviyede mi?
-Evet, deyince kadını susturdu ve kenara çekilmesini söyledi. Sıra bize geldi. Meğer yanımdakiler de kuyumcularmış, onlar anlatmaya başladı. Onların anlattıklarından kendime malzeme çıkardım.
Sıra bana geldi ve heyecan içerisinde:
-Hâkim bey, bu hırsızı tanımam, bilmem. Satın aldığım malın hırsızlık eşyası olduğunu bilse idim zaten almazdım, bilmeden almışım, diyebildim özetle.
Sonrası duruşmalara celb gelmediği için gitmedik, mahkeme sonucundan da bilgimiz yok. Lâkin hatırası derin olmalı ki otuz yıl sonrasında yeniden hatırlamama sebep oldu.